MENÜLER |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
|
fyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
|
General SHERRIL
|
|
 |
|
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935 |
|
GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ
|
924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
- Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
- Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
- Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
- Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
- Padişah bilir!...

Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü:
- Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
|
|
 |
- Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
- Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!..."
Ahmet Hidayet Reel
|
|
BEN CEPHEYE GİDİYORUM
|
ir akşam Recep Bey (Peker) beni ve İhsan Bey'i evine akşam yemeğine çağırdı. Ayağım burkulmuş, alçıda idi. Koltuk değnekleriyle gittim. Gazi Paşa da Refet (Bele) Paşa'nın evinde imiş. Bizim Recep (Peker) Bey'in evinde bulunduğumuzu haber almışlar. Yaver Muzaffer (Kılıç) telefonla beni çağırdı. Kendilerini beklememizi söyledi.

Gazi, gece yarısından sonra geldi. Fazlaca alkollü idi.
- "Vakit geç oldu. Oturamayacağım gideceğim."
Dedi ve giderken beni, İhsan ve Recep (Peker) Bey'i baş başa getirdi. Ellerini omuzlarıma atarak:
- "Ben doğruca cepheye gidiyorum, düşmana taarruz edeceğim," dedi.

Hepimiz şaşırdık ve telaşlandık. İhsan Bey:
- "Paşam, ya muvaffak olamazsan?" deyince:
- "Ne?... Bir haftalık süre içinde onları yok edip denize dökeceğim." karşılığını verdi.
|
Ali KILIÇ
|
|
 |
|
Kaynak: Ali Kılıç - Hatıralar, 1955 |
|
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM
|
ir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
- İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada
|
|
 |
Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
- Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.
Ord. Prof. Sadi IRMAK
|
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. - Atatürk'ten Anılar, 1978 |
|
SAVAŞ EMİRLERİ
|
ükrü Kaya'nın, bir 30 Ağustos Zafer Bayramı gecesi sofrada:

- "Paşam, İstiklal Savaşı'nda Başkomutan sıfatıyla muharebelerde verdiğiniz emirler bir yerde toplanmış mıdır?" sorusuna verdiği yanıt:

- Bir gün Kurtuluş Savaşı'nın, Millî Mücadele'nin askeri tarihini yazacaklar, belki de benim Başkomutan sıfatıyla verdiğim bir yazılı ve imzalı emrime rastlamayacaklardır. Savaş arkadaşlarım buradadır, hep bilirler, ben muharebede daima o cepheden bu cepheye gider, yapılması gereken hareketleri Komutanlara dikte eder, onlara not ettirir ve kendilerini de inandırdıktan sonra, 'Şimdi ordu birliklerimize derhal bu hareketlerin yapılmasını kendi imzanızla bildiriniz.,.' derdim."
Nejat SANER
|
|
 |
|
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi - 13.11.1970 |
|
SELANİK
|
illî Mücadele henüz bitmiş, ordularımız Meriç sınırına dayanmıştı. Çankaya'da oturuyorduk. Atatürk'ün Selanik'ten çocukluk arkadaşı Nuri Conker dedi ki:

- "Paşam, ne duruyorsunuz? Her şey elinizde. Selanik'teki eviniz boş duruyor. Bir sözünüzle orada oturabilirsiniz. Size kim engel olabilir?" Atatürk, hepimizin yüzüne baktı ve şunları söyledi.

- "Böyle bir hareket bütün Avrupa'yı aleyhimize birleşmeye sevk eder. Büyük bir mücadele iyi bir biçimde sona erdi. Tehlikeli bir maceraya atılamam."
Hamdullah Suphi TANRIÖVER
|
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 16.11.1941 |
|
 |
|
17 MART 1923 TARSUS |
ustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Millî Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
|
Taha TOROS
|
|
 |
|
Kaynak: Taha Toros - Atatürk'ün Adana Seyahatleri, 1981 |
|
İNANMAYANLAR DA HAKLIYDILAR
|
ustafa Kemal realist bir liderdi. Lekelemelerin politika kadrosunu nasıl daraltacağını ve kendisini bir avuç partizan takımı elinde bırakacağını düşünerek, açıkça bir suç işlemiş olanlar dışında yalnız kişisel değerlere saygı gösterdi. Sicil yoklamalarına rağbet etmedi. Bir gün bana:
- Kuva-yı Milliye'ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idiler, demişti.
Falih Rıfkı ATAY
|
Kaynak: Falif Rıfkı Atay - Mustafa Kemal, Mütareke Defteri, 1955 |
|
 |
|
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
|
astalığının ilerlemiş zamanında:
"Hatta bir gün, bizim önümüzde bazı siyasi sorunlara değinip Romanya' da yapılan hükümet değişmesinden söz ederken, bir patriğin işbaşına gelmiş olmasından hayret duyduğumu söyledim. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı'nın da yaklaşmakta olduğunu anıştırarak dedi ki:
- "Bir savaş çıktığı takdirde, kanımca yansız kalmalıyız. O zaman birçok fırtınalar kopacak. Devlet gemisini gayet ustaca yöneterek işin içinden sıyrılmaya çalışılmalıdır." dedi.
Prof. Dr. Nihat Reşat BELGER
|
Kaynak: Nihat Reşat Belger - Atatürk'ün Hastalığı |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 9 ziyaretçi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|